20 Temmuz 2018 Cuma

AFGANİSTAN’A ASKER GÖNDERİLEMEZ "Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN / 12 Aralık 2009" -Türkiye Cumhuriyeti başbakanının son Amerika Birleşik Devletleri ziyareti sırasında ,kendisinden Afganistan’a Türk askeri göndermesi açıkca ve resmi olarak talep edilmiştir

AFGANİSTAN’A ASKER GÖNDERİLEMEZ

Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN

Türkiye Cumhuriyeti başbakanının son Amerika Birleşik Devletleri ziyareti sırasında ,kendisinden Afganistan’a Türk askeri göndermesi açıkca ve resmi olarak talep edilmiştir .Bu durumun görüşüldüğü bazı toplantılara Türk dışişleri bakanının ya da Türkiye’nin Amerika büyükelçisinin katılmasınınengellendiği bir ortamda ,diplomatik sorunlar çıkmış ve Türk büyükelçisi istifaetmek zorunda kalmıştır . Dünyanın önde gelen hukuk devletlerinden birisi olan Türkiye Cumhuriyetinin diplomatik yapısının arkasında tarihten gelen çok ciddi bir birikim bulunmaktadır . Bu coğrafyada yüzyıllarca büyük devlet politikası izleyen Osmanlı İmparatorluğundan miras kalan güçlü diplomasi geleneği , cumhuriyet devleti sırasında da sürdürülmüş vebatılı emperyalist devletlerin merkezi coğrafyada çevirdikleri her türlü oyuna karşı , Türkiye Cumhuriyeti devleti bin yıllık devlet geleneğinin uzantısı olan bir güçlü diplomasi ile her zaman devreye girerek , yıkılmak istenen dengelerin yeniden kurulabilmesi için etkili olmuştur . Başbakan ya da dışişleri bakanları düzeyindeki devletlerarası ilişkilerde her zaman için ,Türk devletinin diplomatik birikimini temsil eden büyükelçiler devrede olmuşlar ve resmi görüşmelerde her zaman Türkiye’yi temsil eden heyetler içerisinde yer almışlardır .Washington’da yaşanan son diplomatik kriz tam Afganistan’a asker gönderilmesi meselesi görüşülürken çıkmış ve Türk devletinin güvenliği açısından Afganistan’a asker gönderilmesine eskiden beri karşı çıkan Türk dışişleri ,tam da bu konular gündeme geldiği aşamada by-pass edilmek istenmiştir .

Böylesine bir durum Turgut Özal döneminde de benzeri bir biçimde gündeme gelmişti . Özal’ın cumhurbaşkanı olarak batılı devlet başkanları ile yaptığı resmi görüşmelere , Türk dışişleri bakanı ile büyükelçilerin katılması engellenmek istenmiş ,devletbaşkanlarının kafa kafaya vererek yaptıkları sohbet görüşmeleriyle Türkiye Cumhuriyetinin dışişleri ve diplomasisi yürütülymek istenmiştir . Normal koşullarda hiç bir biçimde kabül edilemiyecek bu tür girişimleri gündeme getiren Özal devlet geleneğini bozduğu gibi , Türk dışişlerinin geleneksel çalışma düzenini de altüst etmiştir . Genelkurmayın askeri düzeni ile de oynamayı marifet sayan bir yaklaşım ile Türk ordusu üzerinde de baskı kurmak isteyen Turgut Özal ,devletin ipi ile oynarken , Türk vatandaşlarına Tanrının ipine sarılın diye de yönlendirme yapmıştır . Türk devletinin geleneksel yapısı yıkılırken ya da , dünyanın en ciddi diplomasisi sarsılmak istenirken Orta Doğu çadırlarında sürdürülmekte olan Arap şeyhi tavrı , laik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti devletinin tepesinde geçerli kılınmak istenmiştir .Özal’ın Türkdevlet geleneğine ve çağdaş Türkiye diplomasisine vermiş olduğu büyük zararı günümüzde sürdürmek isteyen bazı politik girişimlerin gündeme geldiği görülmekte ve bu duruma resmi görevlilerin birbiri ardı sıra tepki gösterdiği bir süreçten ,Türkiye zorlanarak da olsa geçmek durumunda kalmaktadır . Yeni bir düzene doğru uluslararası ilişkiler zorlanırken , Türk devletinin dış baskılar altında hareket etmesine yolaçabilecek derecede riskli durumlarda , Türkiye’nin hariciye birikiminin bütünüyle devrede olması genel olarak beklenen bir durumdur .

Afganistan denilyince akla gelecek ilk şey , Sovyetler Birliğinin bu tampon ülkeyi işgal ettiği yıllarda , Amerika Birleşik Devletlerinin bir görevlisi olarak Zbignew Brzezinski’nin Amerikan silahlarını ,CİA tarafından yetiştirilmiş İslami terörist Usame Bin Ladin’e teslim ederken çekilen resim gelmektedir . Cengiz Özakıncı bu resmi Türkiye’de yayınlanan İblisin Kıblesi-United States of İrtica ismini taşıyan kitabının kapağına almıştır . Afganistan’daki gerçek durumu bundan daha iyi gösteren bird belge daha yoktur . Bu tampon ülkede ,savaş Sovyet işgalinden bu yana devam etmektedir . Dün ABD’nin yetiştirdiği islamcı teröristler Rusya’ya karşı bu ülkede savaşıyorlardı . Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Rusyla bu ülkeden çekilince , ABD Usame Bin Ladin ve onun öncüsü olduğu El Kaide örgütünü bahane ederek bu dağlık ülkeye yerleşmiştir . Şimdi ise , ABD bu ülkede , öldürtülen Pakistan Başbakanı Benazir Butto’nun girişimleri ile kurulmuş bulunan Taliban isimli örgüte karşı savaşıyor görünümündedir . Bu İslamcı terör örgütü ise , ABD’nin talebi üzerine Pakistan’dan toplanan işsiz talebelerin Pakistan üzerinden ABD’ye gönderilerek yetiştirilmeleri ile kurulmuş ve daha sonra da bu örgüt üzerinden Afganistan ülkesi bütünüyle bir savaş alanına dönüştürülmüştür . El Kaide ile beraber Taliban’da ABD’nin karşısına hiç bir devleti almadan bütün dünyaya askeri üstünlüğünü yaymayı hedefleyen asimetrik savaş stratejisi doğrultusunda , Afgan savaşının dünyanın siyasal gündeminde başköşeye oturmasına katkı sağlamışllardır . İslamcı görünümlü terör dün Rusya’yı Afganistan gibi bir geçiş ülkesinden geri püskürtürken , ülkede yarattığı savaş ortamı sayesinde Çin ve Hindistan gibi komşu büyük ülkelerin bu tampon ülkeye girmesine ya da müdahalle etmesine fırsat bırakmamakta , terör savaşı onbin kilometre öteden ABD’nin gelerek bu ülkeye askeri müdahaleler yolu ile egemen olmasını sağlamaktadır . Türkiye’de resimleri basılan Brzezinski ve Usame Bin Ladin birlikteliği açıkca bu durumun doğruluğunu kanıtlamaktadır .

Afganistan’da ABD açıkca ve resmi olarak Taliban ve El Kaide ile savaşmakta , kendi yetiştirdiği bu örgütler üzerinden terör görünümlü asimetrik savaşını sürdürürken , bu ülkeye Çin,Hindistan,İran ve rusya gibi büyük komşu ülkelerin girmesini ve müdahale etmesini önlemektedir . ABD Taliban ya da El Kaide ile görünüşte savaşırken, aslında bu dört büyük ülke ile savaşmakta ve kendi merkezli tek kutuplu dünya iddiasını devam ettirebilmek için Afganistan’dan geri çekilmemektedir . Yeni dönemde ABD tek kutuplu dünya düzeni kuramadığı için geri adım atmamak üzere bu ülkenin dağlarında direnmekte ve savaşı bubölgede sürdürerek , Rusya,Çin ve Hindistan gibi dev ülkelerin kendisine karşı yeni kutup merkezi olarak öne çıkmalarını engellemek istemektedir . Afganistan stratejik olarak dünyanın en büyük kıtası olan ve ABD’nin üç büyük kutupbaşı rakibi ülkenin arasında yer alan kritik bir ülke konumunda , uluslararası konjonktürde öne çıkmıştır . ABD savaş yolu ile bu ülkede sağladığı üstünlüğü çevre ülkelere de yayarak , Asya’nın ortalarında Rusya,Çin ve Hindistan üçgenine karşı kendi hegemonyasını geçerli kılmak ve zaman içerisinde bölgeye yerleşyerek İran’ı da arkadan vurmak istemektedir . Bu durumu yakından izleyen İran gibi bir büyük devlet de , onbin kilometre öteden gelen ABD saldırısının Asya kıtasının dışına çıkarılması doğrultusunda Rusya,Çin ve Hindistan üçgeni ile beraber hareket etmektedir . Şangay örgütü zaman içerisinde bir ekonomik örgütlenme olmanın ötesine giderek, ABD saldırganlığının bütün Asya kıtasını tehdit etmesini önlemek ve karşı dengeler oluşturmak üzere , yavaş yavaş yeni zirve toplantılarıyla bir askeri güvenlik örgütüne de dönüşmektedir . Afganistan’da halen savaşmakta olan ABD açısından en tehlikeli gelişme Şangay örgütünün ekonomik kuruluş olmaktan çıkarak bir Asya güvenlik yapılanmasına dönüşmesidir ki, gelecekte böyle bir büyük yapılanma ABD’nin bütünüyle Asya kıtasının dışına çıkartılmasını hedefleyen işbirliğini kıtasal boyutta yaygınlaştıracaktır .

Halen Afganistan dağlarında Taliban ve El-Kaide ile savaşır görünen ABD için en kritik aşama şangay örgütünün askeri bir kuruluşa dönüşmesidir . ABD’nin Afganistan’a müdrahale etmemeleri için karşısına aldığı dört büyük Asya ülkesi olarak Çin,Rusya,Hindistan ve İran bir Asya güvenlik örgütüne yönelmekte ve kıta dışı olarak bölgeye gelen Amerikan askeri varlığına karşı çıkmaktadır . ABD için tek tek bile çok büyük olan bu ülkelerin savaşa karşı barışı güvence altına alabilme doğrultusunda ortak bir güvenlik paktına yönelmeleri , ABD açısından Afganistan savaşının kaybı anlamına gelmektedir . Kendi yarattığı taliban ve El-Kaide gibi göstermelik terör örgütleriyle bile başa çıkamayan ABD’nin , Irak savaşı gibi bir başarısızlıktan sonhra Afganistan savaşını Asya kıtasının bütün dev ülkelerinin birlyikteliğine karşı kazanabilmesi mümkün değildir . Bu durumu ABD genelkurmayşı ve yetkili makamları da bilmekte ama üzerlerindeki büyük siyasal baskı nedeniyle gereken adımları atamamaktadırlar . Geçenlerde ABD genel kurmay başkanı Afganistan savaşının çok kötü gittiğini ,ve iki-üç yıllık gelecekte ABD ordusunun çok büyük asker zayiatı vereceğini açıkca ilan etmiştir . Tam da bu aşamada Amerikan başkanı Obama Türkiye’den Afganistan için açıkca asker istemekte ve bunun miktarını çok artıraram cepherde savaşçı konumunda Türk askeri birliklerinin Afganistan dağlarında mevzilenmeleri talep edilmektedir . ABDgenel kurmay başkanının açıklamalarından hemen sonra, Obama’nın Türkiye’den asker istemesi ,durumun vahim ve acil boyutlarını açıkca ortaya koymaktadır . Amerika ,soğuk savaş döneminden kalma alışkanlıklarını hala terkedemediği için Türkiye’ye baskı yapma hakkını kendinde görmekte , Türk askerini bir piyon olarak Taliban teröristlerinin önüne atmak istemektedir . PKK terörü ile savaştığı için antremanlı bir ordu konumunda olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu durumundan Amerika Birleşik Devletleri yararlanmak istemekte ve bu nedenle Türk genelkurmayını Afganistan savaşına zorlamaktadır . Türkiye şimdiye kadar ayağını sürüyerek hareket ettiği bu Afganistan macerasında daha da öne sürülmek istenmekte ,açıkca en tehlikeli dönemde piyon olarak cepheye sürülerek , Irak savaşında olduğu gibi Amerikan askerinin kaybı önlenmek istenmektedir . İngiliz emperyalizminin Avustralya ve Yeni Zellandalılara bir sömürge imparatorluğu ordusu çerçevesinde Çanakkale savaşında kullandığı gibi , ABD emperyalizmi de kendi hegemonya düzeni doğrulmtusunda Türk ordusunun erlerini Afganistan dağlarında haklı olmayan bir savaş için kullanmağa çalışmaktadır . İngiltere’nin yerine batı emperyalizminin jandarmalığına soyunmuş olan Amerika Birleşik Devletleri , Okylanus bölgesinden getirtilen Anzaklar ile Hindistan’dan getirilerek Osmanlı ordusuna karşı kullanılan Gurka’ların konumuna Türk askerini sürüklemek istemektedir .

Avrupa Birliğine tam üye yapılmayan Türkiye Cumhuriyeti batı kapitalist sisteminin bir parçası ya da ortağı değil ama bekçisi konumundadır . Soğuk savaş döneminde bsatı blokunun güvenliği acil olunca Türkiye’yi Nato’ya alanlar , Sovyetler Birliği dağılınca , güvenlik konusunun gündemden düşmesi nedeniyle , Türkleri dışlayarak beraberce külmfetini taşıdıkları batı kapitalist düzeninin nimetlerinden Türk ulusunu ve devletini mahrum bırakmışlardır . Yarım yüzyıllık bekleyiş ve özveri sonrasında Avrupa kıtasından tıpkı Osmanlı imparatorluğu gibi dışlanan bir Türkiye ,yeniden Osmanlının son dönemlerinde olduğu gibi batının çıkarları doğrultusunda Asya kıtasında yeni askeri maceralara alet edilmek istenmektedir . Kendini bilen her devletin ya da ulusun başkalarının maceralarına alet olmayı redetmesi gibi Türkiye Cumhuriyetinin de batı hegemonyası amacıyla batıdangelen bu tür baskılara karşı durması ve kendisini koruması gerekmektedir . Türk devletinin bugünkü yöneticilerinin dünya tarihi bilgileriyle beraber Osmanlı devletinin son yüzyılında yaşanan gelişmeleri bugün yeniden hatırlamaları ve üzerinde düşünmelerinde yarar vardır. Osmanlı orduları , devletin kuruluşu tamamlandıktan sonra sürekli olarak batılı ülkeler ve hırıstıyan devletler ile karşı karşıya savaşmıştır . Afganistan savaşı bu açıdan dünyanın merkezinde kurulmuş olan Türk. devletlerinin askeri geleneğine ters düşmektedir . Afgan savaşında hırıstıyan ABD ile müslüman Afganistankarşı karşıya gelmektedir . Böylesine bir savaşta Türkiye Cumhuriyeti bir müslaman ülke olarak hırıstıyanlarla aynı cephede müslümanlara karşı savaşamaz . Böylesine bir durum dünyanın müslüman halkları arasındaki antiemperyalist dayanışmaya ters düşecek ve Tüürkiye’yi bütünüyle hırıstıyan batı emperylalizminin cephe ülkesi ile Truva atı konumuna düşürecektir . Amerikanın emperyalist savaşı ile Türkiye cumhuriyetinin hiç bir ilgisi bulunmamaktadır . Afganistan savaşı bütünüyle bir emperyalist saldırıdır ve Irak savaşı gibi sonu hüsran ile bitmeğe mahkumdur .Sonundaki hüsranın şimdiden belli olduğu bir emperyal maceraya koskoca Türk devleti ve ordusu alet edilemez .

Türkiye Cumhuriyeti kendisinin olmayan bir savaşa açıkca giremez . Türkiye’nin soğuk savaş döneminden kalma Nato üyeliği ,Afgan savaşına katılması için yeterli bir neden ya da gerekçe olamaz . Türkiye soğuk savaş dönemindeki Sovyet tehdidine karşı kendisini korumak amacıyla Nato ittifakı içerisinde yer almak durumunda olmuştur . Bu yüzden de batı blokunun güvenliği doğrultusunda büyükçe bir bedel ödeyerek , bütün komşuları ile karşı karşıya gelmiştir. Nato soğuk savaş döneminin güvenlik örgütü olarak, misyonunu o dönemin bitişiyle beraber tamamlamıştır . Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla beraber karşıt örgüt olyan Varşova paktı nasıl dağıldı ise , Nato’nun da benzeri bir biçimde tasfiye edilmesi gerekiyordu . Böylesine bir dengeyi bozan ABD tek merkezli hegemonya düzeni için Nato’yu elinde tutmuş ve daha sonra da alan dışı hareket doktrinini getirerek , bu askeri örgütü savunma kuruluşu olmaktan çıkararak yeni bir batı hegemonya yapılanmasının askeri gücüne dönüştürmüştür . Uluslararası dengeler ve hukuk açısından tam bir hegemonya haksızlığı anlamına gelen bu yeni Nato yapılanması , haklı savunmalar yerine haksız saldırıların örgütün gündemine girmesine yolaçmıştır . Son yirmi yıldır Nato artık bir savunma örgütü olarak değil ama ,Orta Asya ve Orta Doğu bölgelerinde ABD merkezli batı emperyalizmi ile gene ABD’deki güçlü lobileri üzerinden İsrail merkezli siyonizmin saldırı örgütü konumuna sürüklenmiştir . Türkiye Cumhuriyetinin bir bağımsız devlet olarakböylesine bir durumu kabül etmesi mümkün değildir, çünkü çifte standartlı davranan batı emperyalizmi he aşamada Nato’yu kendi çıkarlarına alet etmiştir . Türkiye’yi otuz yıldır tehdit eden bölücü teröre karşı Türk devletini korumayan aksine teröre yardımcı olan bu kuruluş ,Afganistan’da ABD’nin çıkarları sözkonusu olduğunda Nato antlaşmasının teröre karşı koruyucu maddelerini Afgan savaşı nedeniyle harekete geçirmiştir . ABD ve İsrail kendi çıkarları için kuzey Irak’ta kukla devlet kurarken , örgüt üyesi Türkiye’nin korunması için işletilmeyen teröre karşı koruma maddeleri , ABD’nin en küçük çıkarları sözkonusu olduğunda hemen Afganistan’da devreye sokulmuştur . Sırf bu konu bile ,Türkiye’nin Afganistan’da ABD’nin yanında savaşması açısından ciddi bir handikap ve tartışma konusudur . Bu gibi sorunlar ABD’nin çıkarları kadar diğer üye ülke olan Türkiye’nin de ulusal çıkarları açısından değerlendirilmek zorundadır . Türkiye ,kendisinin olmayan Irak savaşına nasıl son anda girmekten kaçındı ise , gene kendisinin olmayan Afganistan ve İran savaşlarından da kaçınmaık durumundadır . Bir müslüman ülke olarak Türkiye’nin yanıbaşındaki İslam ülkelerine batının hırıstıyan emperyalizmi ya da İsrail’in siyonizminin çıkarları doğrultusunda savaş açılmasına alet olması ya da dış baskılarla katılması düşünülemez . Türkiye’den soğuk savaş dönemi alışkanlığı ile böylesine bir haksızlığa alet olmasını ya da katılmasını beklemek gerçekci değildir . Türkiye Cumhuriyeti sahip olduğu devlet ve ordu birikimi ile dünyanın değişen koşullarını kendi ulusal çıkarları doğrultusunda değerlendirerek ,yeni bir tutum belirleme hakkına ve kapasitesine sahip bulunmaktadır . Batılı dost ve müttefik ülkelerin bu durumu kabül etmelerinde karşılıklı ilişkiler açısından yarar vardır .

Yeni Amerikan başkanı Obama görevi teslim alırken yaptığı konuşmada ,Aümerikan askerlerinin en kısa zamandaırak’tan çekileceğini ama Afganistan’da kalacaklarını ve sonuçsuz savaşı ellerinden geldiğince sonuna kadar sürdüreceklerini resmen açıklamıştır . İsrail yüzünden orta Doğu’ya takılıp kalan ABD’nin bu on yıllık zaman dilimi içerisinde diğer kıtalardaki üstünlüğünü yitirmesi, ABD’nin aklını başına getirmiş ve bu nedenle Orta Doğu’dan çekilmeye karar vermiştir . ABD İsrail için Irak’ta savaşırken ,Rusya Kuzey buz denizinde ,Brezilya Latin Amerika’da ,Çin ve Hindistan Asya’da ve Afrika’da , yayılmaya başlamışlar , Avrupa Birliğigiderek ABD’den uzaklaşmış ve İsrail yüzünden ABD dünya kıtalarındaki üstünlük konumunu yitirmiştir .Şimdi gelinen bu aşamada ABD yeniden küresel gücünü toparlayabilmek için , Orta Doğu’daki yükünü Türkiye’nin üzerine atmağa çalışymakta ama , dünya hegemonyasında kendisinin en büyük rakipleri olan Çin,Rusya ve Hindistan gibi dev ülkelerin önünü kesebilmek doğrultusunda afganistan savaşını sürdürmek istemektedir . Obama’nın son çıkışları ve açıklamaları bu durumu açıkca doğrularken , ABD ile İsrail’in bu yüzden arasının açıldığı görülmektedir . ABD devletine siyonist neokonservatifler yüzünden tam olarak egemen olamayan yeni başkan Obama , ABD merkezli küreselleşmeyi zorlamak için Asya kıtasındaki Afgan savaşına öncelik vermektedir. Afganistan’da ABD varolduğu sürece , Asya güçlerinin bu orta Asyanın geçiş ülkesi üzerinde etkili olmaları mümkün görünmemektedir . Amerikan devleti artık kendi ordusunu İsrail siyonizmi için daeğil ama Amerikan hegemonyası doğrultusunda kullanmak istemekte ,bu doğrultuda kendi istediklerini yapabilmek için de Türkiye’yi kullanmağa çalışmaktadır . Hem Orta Doğu’dan çekilirken ,bölge güvenliğini Türkiye üzerine yıkarak Türkiye’yi İsrail’e karşı öne sürmekte hem de , Afgan savaşının en yoğun ve kanlı döneminde Türk askerini emperyalizmin piyonu olarak Afgan dağlarında Taliban ve El-Kaide terörüne karşı sahaya sürmeğe çalışmaktadır . Ancak geri zekalı geri kalmış ülkelere kabül ettirilebilecek emperyal projeler için Türkiye’nin zorlanması ,önümüzdeki dönemde sonuç vermeyecek , Türk devleti Irak savaşına karışmadığı gibi İran ve Afgan savaşlarına da saldırgan batı emperyalizminin çıkarları doğrultusunda girmeyecektir . Türkiye’yi böylesine zor bir misyona zorlayan empqeryal güçlerin bu durumu artık görmeleri gerekmektedir . Kuzey Irak’taki bölücü terörü Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak ve bu durumdan yararlanarak Türkiye’ye istediklerini kabül ettirmek için çaba sarfeden batılı emperyalistlerin bu doğrultuda bir sonuç alamıyacaklarını artık görmeleri gerekmektedir .

Yeni dünya koşullarında Afganistan üzerinde yeni bir denklem oluşmuştur . İngiltere ile rusya arasında bir tampon ülkeolarak yüz yıl önce kurulmuş olan bu ülkenin ,yirmibirinci yüzyılda çok kutuplu dünya ile Asyabütünleşmesinin geçiş kapısı ya da kilit ülkesi konumuna geldiği görülmektedir . Bu durumu iyi bilen ABD , Pakistan üzerinden Taliban’ı kurdurarak ülkeyyyi karıştırmış ve bu karışıklığı şimdiye kadar sürdürerek kendisine karşı bir alternatif çözümün bu bölgeden Asya merkezlmi olarak dünya platformuna çıkışını önlemiştir . II Eylül provakasyonu , Irak ve Afganistan savaşları için elverişli ortam yaratmış ve kendi kendini mağdur durumuna düşüren ABD emperyalizmi ,bu durumdan yararlanarak Irak ve Afganistan gibi müslümanmülkelere saldırmayı gerçekleştirebilmiştir . Böylesine bir emperyal çıkış için bazı İslami grupları kendi istihbarat örgütleri üzerinden teröre yönlendiren ABD , bu grupların yarattığı tepkilerden yararlanarak teröre karşı savaş görünümünde emperyal planları doğrultusunda Orta Asya ve Orta Doğu savaşlarını sürdürerek bugünlere gelmiştir . Ne var ki gelinen aşama ABD açısından tam bir hüsrandır,çünkü tek kutuplu bir küresel imparatorluk için sürdürülen mücadele sonucunda bunun tamamen tersi olarak çok kutuplu bir dünya öne çıkmış ve ABD’nin askeri savaşları ve masrafları hiç bir işe yaramamıştır .Hattatamamen tersiyönde geleşmelere yol açarak yeniden büyük bir Amerikan düşmanlığının bütün dünya ülkelerinde yaygınlık kazanmasına yol açmış, İsrail’i ise bütünüyle dış dünyadan tecrit etmiştir . İsrail bu yüzden elinde kalan tek yol olan savaşı sürdürmek istemekte ,ABD ise G-20 ülkeleri gibi yeni projelerle kendisine karşı oluşan bütün büyük kutupbaşları ile büyük ülkeleri tek bir çatı altında toplayarak bu kez hegemonyasını savaş yerine işbirliği görünümü altında sürdürmek istemektedir . G-20 oluşumu ile bütün rakiplerini kendi önderliğinde yeni bir gruplaşmanın içine çekmeğe çalışan ABD , Afganistan savaşını sürdürerek Asyalı üç büyük kutupbaşı ülkenin önünü kesmeyi sürdürerek ikili bir politika uygulamayı tercih etmektedir . İşine geldiğinde konferans salonlarını kullanan ABD emperyalizmi işine geldiğinde de dağlarda savaşları kullanmakta ve böylece dünya dengelerine oynayarak yeniden süper güç konumunda tek kutuplu dünyanın merkezi gücü olmağa çalışmaktadır . Ne var ki , ABD’nin bu açıdan treni çoktan kaçırdığı bellidir ,Bu durum açıkca görünmesine rağmen ABD emperyalizmi eski alışkanlıkların etkisi ile gene eskisi gibi tek kutuplu bir hegemonyanın arayışı içerisindedir . Türkiye’yi de bu doğrultuda hem askeri güç olarakhem de merkezi ülke olarak kendi planları doğrultusunda kullanabilmenin çabası içerisindedir .

Bugünün dünya koşullarında Türkiye Afganistan’a asker gönderemez ve göndermemelidir .,çünkü bu bir haksız savaştır ve bir emperyal saldırganlıktır . Kendisi emperyal bir ülke olmayan Türkiye Cumhuriyetinin batı hırıstıyan emperyalizminin ya da Yahudi İsrail siyonizminin çıkarları doğrultusundaki bir savaşa girmesi kesinlikle düşünülemez . Böylesine bir durum Türkiye cumhuriyetinin kuruluş gerekçesine ters düşmektedir . Osmanlı imparatorluğu gibi Türk ve müslüman bir devleti yokeden batının hırıstıyan emperyal ordularına karşı bir ulusal direniş ve kurtuluş savaşı sonrasında kurulan bağımsız devlet olarak Türkiye cumhuriyeti ,kendisi gibi emperyalizmin tehdidi altında bulunan dünya ülkelerine karşı değil ama onlar ile aynı saflarda kuruluş günlerinde olduğu gibi antiemperyalist bir çizgide hareket ederek onların yanında yer almak durumundadır . Irak gibi Afganistan’da mazlum bir ülkedir . Emperyalist saldırganlık bu iki ülkenin yüzbinlerce insanının ölümüne neden olmuştur .Irak’ta bir buçuk milyon ,Afganistan’da ise bir milyon dan fazla masum insan haksız savaşlar yüzünden katledilmişlerdir . Bu nedenle , Irak’ta olduğu gibi Afganistan’da savaşın bir an önce durması gerekmektedir . Bu doğrultuda , bir Afgan barışı projesi dünya gündemine getirilmeli ve Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde hızla devreye sokulmalıdır . Afganistan’a Türk askeri gönderileceğine bütün Amerikan askerleri bu ülkeden geri çekilmeli , yerine büyük bir Birleşmiş milletler askeri gücü gönderilmelidir . Rusya ve Çin’in de üye olduğu Birleşmiş milletler Güvenlik konseyinden alınacak kararlar doğrultusunda , ABD ve batılı müttefikleri barıştan yana hareket etmeli , Nhato birbatı hegemonyası askeri gücü olarak Afganistan’da asyalı mazlum insanlara karşı kullanılmamalıdır . Nato yerine Birleşmiş Milletler Afganistan’da yönetimi ele almalı , bir ara Namibya’da uygulanan geçici Birleşmiş Milletler yönetimi bir manda idaresi biçiminde acilen uygulamaya konulmalıdır . Ancak bu yoldan ABD Afganistan batağından kurtulabilir ve hegemonya için göstermelik terör savaşı sona erdirilebilir . Birleşmiş Milletler’in Afganistan’da oluşturacağı yeni yönetim ,ABD sonrasında bu ülkeye Çin,Rusya ya da Hindistan’ın müdahale etmesini önleyerek ,bu tampon ülkenin yeniden savaşlara sürüklenmesinin önüne set çekebilir .

Afganistan bir müslüman ve nüfusunun çoğunluğu Türk olan bir Asya ülkesi olarak Türkiye Cumhuriyetinin ilgi alanı içerisindedir . Atatürk döneminde Türkiye’den Afganistan’a asker gönderilmemiş ama eğitim amacıyla epeyce bir Afgan askeri Türkiye’ye gelmiştir . İki ülke arasında askeri antlaşmalar imzalanmış ve Türkiye cumhuriyeti bu ülkeye yönelik bütün saldırılara karşı afgan devletine destek olma sözü vermiştir . Şimdi Amerikan emperyalizmi için Türk askeri bu duruma tamamen ters düşerek Afganistan’a gönderilemez . Afgan askerleri gene eskiden olduğu gibi gelip Türkiye’de eğitim görebilirler ya da Türkiye ile Afganistan arasında imzalanacak yeni işbirliği ve güvenlik antlaşmaları ile Türkiye Afganistan’a her zaman her konuda yardım edebilir . Türkiye ile Afganistan ikinci dünya savaşı öncesinde Atatürk ve İran şahının öncülüğünde oluşturulan merkezi güvenlik paktı olan Sadabat paktının iki eşit üyesidirler . Türkiye’nin Avrasya stratjisinde izlenen milli yolda , Güney avrasya Türk hattı Türkiye’den başlamakta , İran’dan geçerek Afganistan’a kadar uzanmaktadır . Yeni Avrasya oluşumunun Güney Türk hattında Türkiye Cumhuriyeti devleti İran ve Afgan devletleri ile beraber ve omuz omuzabir konuma sahip bulunmaktadır . Batı emperyalizmli kaynaklı Afgan,Pakistan ve Türkiye sünni hattı oluşturmak ve bu hattın üzerinden İran Şiiliğine yönelik bir düşmanlık ya da karşıt güç oluşturma girişimlerinin bu aşamada , Türkiye tarafından ciddiye alınması mümkün değildir . Pakistan’da bir müslüman ülke olarak Türkiye’nin hem dostu, hem müttefiki daha da ileriye gidilirse kardeşi olan bir ülkedir .Güney Avrasya hattında Türkiye ,İran ve Pakistan ile olduğu kadar Afganistan ile de yakın işbirliği ve dayanışma içerisinde olacak ve tarihten gelen Sadabat paktı birlikteliği çerçevesinde bu kardeş ülkenin güvenliği için bölgedeki diğer komşu ve kardeş ülkeler ile ortak bir güvenlik arayışı içerisinde olacaktır . Türkiye hiç bir zaman Amerikan askerleriyle Afgan dağlarında müslüman gerillalara karşı savaşmayacak , gelecekte bölgeye yönelik bir Çin hegemonyasında Uygur bölgesini dikkate alarak Çin ile hiç bir zaman bir askeri maceraya ya da savaş senaryolarına alet olmayacaktır . Türkiye İran ve Pakistan ile beraber bölgede terör ve savaşa karşı barış veistikrarı sağlayacak bir güvenlik örgütlenmesi arayışıiçerisinde olacaktır . Türkiye Afganistan’a Amerika istediği için değil ama , iki ülke ilişkileri ve bölgedeki gereksinmeler gerekli kıldığı noktada gidecek ve bu kardeş ülkeye sahip çıkarak yardımcı olacaktır . Çok kutuplu dünyada hiç bir kutup başı kendi politikası için Türkiye’yi kullanmağa kalkışmamalıdır . Türkiye bir Asya ülkesi olarak Asyalı kardeşleriyle her zaman birlikte olacaktır . Türk ulusu her durumda Afgan kardeşlerinin yanında olacak ama hiçbir zaman onlara karşı bir savaşın içerisinde yer almayacaktır . Bu nedenle ,haksız Afganistan savaşına Türk askeri gönderilemez .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder